Kamu Ne Anlama Gelir? Mizahın Gözünden Devletle Tanışma Rehberi
Kamu… Şu kulağa biraz ciddi, biraz da resmi gelen kelime var ya… Aslında hepimizin hayatının tam ortasında oturuyor. Hani sabah işe giderken çukurda lastiği patlayan yolun sorumlusu, “Bu ne ya su faturası niye bu kadar?” dediğimizde aklımıza gelen merci veya e-Devlet şifresini üçüncü kez unutunca suçladığımız sistem… İşte onun adı “kamu”. Bugün bu kelimenin arkasındaki anlamı birlikte açalım ama bunu akademik bir ders havasında değil, biraz gülerek, biraz da düşünerek yapalım. Kahveni al, çünkü bu yazı “vatandaşla devletin romantik-komedi ilişkisi” gibi olacak!
Kamu Nedir? Devletin Koca Şemsiyesi
En temel tanımıyla kamu, “herkesi ilgilendiren, ortak olan, toplumun tüm bireylerini kapsayan” anlamına gelir. Devletin tüm vatandaşlar adına yürüttüğü hizmetlerin, düzenlemelerin ve politikaların genel adıdır. Yani “özel”in tam karşısıdır. Özel bireyseldir, kamu ise kolektif. Kısaca: Evde yediğin pizza özel, belediyenin sana getirdiği su kamu.
Ama işin mizahi tarafı şu ki: Kamu bazen o kadar hayatımızın içinde ki fark etmiyoruz bile. Sokağını aydınlatan lambadan tut da, çocuğunun gittiği okula, köprüyü yapan kuruluştan vergi dairesine kadar hepsi kamu faaliyetidir. Hatta sabah trafik çilesine söverken bile aslında kamuyla iletişim hâlindesin.
Erkeklerin Stratejik Gözlüğüyle: “Çözüm Nerede, Hemen Uygulayalım”
Erkek bakış açısıyla kamu biraz bir “proje yönetim aracı” gibi algılanır. “Yol mu yapılacak? Planı çıkaralım, ihalesini yapalım, uygulamaya geçelim.” “Hastane mi lazım? Bütçeyi ayarla, bina dik, doktor ata.” Yani kamu burada stratejik bir aktör, çözümler üreten dev bir makine gibi düşünülür. Hani bilgisayara komut verirsin ya, tam olarak öyle: Girdi ver – işlem yap – çıktı al.
Bu bakış açısı biraz mühendis gibidir: “Yeter ki sistem çalışsın, gerisini sonra konuşuruz.” Erkeklerin kamu tanımı çoğu zaman verimlilik, planlama ve sonuç odaklılıkla şekillenir. Yani bir nevi devletin ‘Excel tablosu’ hâlidir.
Kadınların Empatik Merceğiyle: “İlişki Kur, Toplumu Hisset”
Kadınların kamuya bakışı ise bambaşka. Onlara göre kamu sadece yol, köprü, bina değildir. Kamu; vatandaşın derdini dinleyen, ihtiyaçlarını hisseden, toplumu sarmalayan bir yapıdır. “Bu hizmet yaşlılara da uygun mu?” “Çocukların güvenliği düşünülmüş mü?” “Kadınların işe erişimi kolaylaştırılmış mı?” gibi sorular, kamu anlayışının merkezine ilişkiyi ve insanı koyar.
Kamu, kadın gözüyle bir organizasyon değil; topluma hizmet eden bir “insan” gibidir. Hani evde misafir geleceği zaman her detayla ilgilenirsin ya, kamu da o misafirin rahat etmesi için her ayrıntıyı düşünmelidir. İşte kadınlar kamuya bu gözle bakar.
Kamuya Mizahi Bir Bakış: Hepimizin Ortak Sevgilisi(!)
Kamu bazen o kadar ilginç davranır ki, insan ister istemez gülümser:
- “Şimdi değil kardeşim” kamu: İhtiyacın olduğu anda yanındadır ama genelde mesai bitiminden sonra.
- “Sıraya gir” kamu: Herkesi eşit gözetir ama o sırada beklemek bir ömür sürebilir.
- “Ne yaptığını kimse anlamaz” kamu: Bir proje başlatır, ortada kimin ne yaptığını kimse bilmez ama bir şekilde işler yürür.
- “Bizi bizden iyi bilen” kamu: Ne zaman neye ihtiyacın olduğunu senden önce anlar… ya da en azından öyle olduğunu düşünür.
Ama işin esprili tarafı şu: Kamu hepimizin hayatında bazen baba gibi sert, bazen anne gibi şefkatli, bazen de komşu teyze gibi fazla ilgili olabilir. Yine de onsuz olmuyor çünkü toplum dediğin şey, ortak bir düzene ihtiyaç duyar. Kamu tam da bu düzenin adı.
Kamu ve Özel Arasındaki Dans
Kamu ile özel sektör arasında adeta bir dans vardır. Kamu sahneyi kurar, kuralları belirler; özel sektör ise müziği çalar, yenilik getirir. Birisi olmadan diğeri eksik kalır. Örneğin kamu, eğitimi ücretsiz ve erişilebilir hâle getirirken özel sektör farklı yöntemlerle bu eğitimi çeşitlendirir. Kamu sağlık hizmetini sunar, özel sektör inovatif tedavi yöntemleri geliştirir. Bu ikili birlikte çalıştığında toplum kazanır.
Peki Kamu Sadece Devlet midir?
İlginç bir detay: Kamu sadece devlet kurumlarını değil, toplum adına görev yapan her yapıyı kapsar. Örneğin bir belediye, bir kamu üniversitesi veya sosyal güvenlik kurumu kamuya dahildir. Hatta bazı özel kuruluşlar bile kamu hizmeti yürüttüklerinde “kamusal işlev” kazanır.
Sonuç: Kamu = Biz
Kamu dediğin şey, aslında “biz” demek. Hepimizin ortak çıkarları için oluşturduğumuz büyük bir organizma. Kimi zaman güldürür, kimi zaman sinirlendirir ama her zaman oradadır. Erkeklerin stratejik bakışıyla plan yapar, kadınların empatik yaklaşımıyla toplumun nabzını tutar. Bazen bürokrasiyle çıldırtır ama sonunda herkes için bir şeyler yapar.
Şimdi soruyorum sana sevgili okur: Sence kamu daha çok bir “sert baba” mı yoksa “koruyucu anne” mi? Yoksa ikisinin karışımı mı? Yorumlarda buluşalım, çünkü bu kelimenin anlamı ne kadar çok kişi konuşursa o kadar zenginleşir!