Relativizm Ne Demek Kısa? Gücün, İktidarın ve Gerçeğin Göreceliliği
Siyaset biliminin kalbinde bir soru yankılanır: “Gerçek kimin gerçeği?” Güç ilişkileriyle örülü toplumsal düzenin içinde, her söz, her yasa ve her değer yargısı aslında bir iktidar diliyle konuşur. Bir siyaset bilimcinin gözünden bakıldığında, relativizm yalnızca felsefi bir kavram değil, iktidarın kendi meşruiyetini üretme biçimlerinden biridir.
Relativizm: Kısa Tanım, Derin Anlam
Kısaca relativizm, “her şeyin göreceli olduğu” anlayışıdır. Yani bilgi, ahlak, doğruluk veya adalet gibi kavramlar evrensel değil; zamana, topluma, kültüre ya da bireye göre değişir. Bu perspektiften bakıldığında, siyaset bilimi relativizmin doğrudan sahnesidir. Çünkü siyaset, kimin haklı, kimin güçlü, kimin meşru olduğuna dair sonsuz tartışmaların alanıdır.
İktidar ve Gerçeğin İnşası
İktidar yalnızca yönetmek değil, aynı zamanda “gerçeği üretmektir.” Devlet kurumları, yasalar, medya, hatta eğitim sistemleri bile belirli bir “doğru”yu topluma dayatır. Ancak relativist bir bakış açısı, bu “doğruların” sabit olmadığını, her dönemde iktidarın çıkarlarına göre yeniden biçimlendiğini savunur.
Peki, bir yasa adilse gerçekten adil midir, yoksa adil olduğu söylenen bir güç stratejisinin ürünüdür mü?
Kurumlar ve İdeolojinin Göreceli Gerçeği
Toplumsal düzenin sürdürülebilirliği, kurumların meşruiyetine dayanır. Ancak bu meşruiyetin sınırları ideolojik olarak çizilir. İdeoloji, bireylere belirli bir dünyayı “doğal” gösterirken, alternatif düşünceleri “tehlikeli” kılar.
Burada relativizm, ideolojinin maskesini düşürür: Her ideoloji kendi doğrularını “evrensel” ilan eder, ama aslında hepsi belirli tarihsel koşullarda şekillenmiş göreli inanç sistemleridir.
Vatandaşlık, Cinsiyet ve Gücün Göreceli Dağılımı
Siyaset biliminin odak noktalarından biri olan vatandaşlık kavramı da relativist bir gözle ele alınabilir. Vatandaşlık, her toplumda aynı anlama gelmez; cinsiyet, sınıf, etnisite ve hatta inanç, bu statünün sınırlarını belirler.
Erkek egemen siyaset yapısı çoğu zaman stratejik, çıkar temelli ve güç odaklı kararlar üretirken, kadınların siyasal katılımı demokratik etkileşim ve ortak yaşamın yeniden inşası üzerine kurulur.
Bu fark, yalnızca biyolojik değil; tarihsel, kültürel ve iktidarsal bir üretimdir. Peki, “rasyonel siyaset” dediğimiz şey aslında erkek aklının inşa ettiği bir norm değil midir?
Relativizm, Güç ve Toplumsal Hakikat
Siyasette relativizm, “tek hakikat” iddiasını sarsar. Güç merkezli politikalar, toplumu belirli kalıplara sokmak ister. Oysa her birey, her topluluk, kendi gerçeğini üretme potansiyeline sahiptir.
Bu noktada relativizm, baskıcı düzenlere karşı epistemolojik bir direniş biçimidir. Çünkü görecelilik, “farklı olma hakkını” savunur.
Ancak bu aynı zamanda bir paradoksu da beraberinde getirir: Eğer her şey göreliyse, adaletin ya da özgürlüğün evrensel bir ölçütü olabilir mi?
Toplumsal Düzenin İncelikleri: Kadın ve Erkek Siyaseti
Erkekler tarih boyunca siyaseti bir satranç tahtası gibi görmüş, stratejik hamlelerle kazanmayı amaçlamıştır. Kadınlar ise siyaset sahnesine girdiğinde, oyunun kurallarını değil, oyun alanını sorgulamıştır.
Bu farklılık, siyasal katılım biçimlerini dönüştürür: Kadınlar dayanışma, diyalog ve empatiye; erkekler ise güç, kontrol ve hiyerarşiye yönelir.
Relativist bir bakış, bu ikiliği “doğal” değil, toplumsal olarak inşa edilmiş bir fark olarak görür. Bu farkı anlamadan siyaset analiz edilemez.
Sonuç: Gerçeğin Rengi İktidarın Elinde mi?
Relativizm, siyaset biliminin en provokatif sorusunu gündeme getirir: Gerçek evrensel midir, yoksa güçlü olanın sesi midir?
Her dönemde iktidar, kendi gerçeğini “tek hakikat” olarak sunar. Ancak toplumun dinamik yapısı, bu hakikati sürekli sorgular.
Siyasal relativizm, işte bu sorgulamanın aracıdır: Gücü, kurumları ve ideolojileri çıplak gözle görmemizi sağlar.
Son Söz
Relativizm, siyasetin aynasıdır. Bu aynaya bakmak, yalnızca “kimin yönettiğini” değil, “kimin tanım koyduğunu” anlamaktır.
Belki de asıl soru şudur: Gerçek değişmez midir, yoksa biz değiştikçe o da bizimle mi evrilir?