İçeriğe geç

Hayal deyince akla ne gelir ?

Hayal Deyince Akla Ne Gelir?

Bazen bir şehrin gürültüsü arasında, bazen bir çocuğun gözlerindeki ışıkta yakalar bizi hayal kavramı. “Hayal” deriz, ama kimin hayali, nasıl bir hayal, kimin için mümkün, kimin için uzak? Bugün bu kelimenin ardında yatan anlamları birlikte sorgulamak istiyorum. Çünkü hayal kurmak sadece bireysel bir eylem değildir; toplumsal, kültürel ve hatta politik bir duruştur.

Gel, birlikte düşünelim: Hayal deyince akla ne gelir?

Hayallerin Toplumsal Renkleri

Hayal kurmak insana özgü bir iç yolculuk gibi görünse de, aslında hepimiz bu yolculuğu toplumsal kimliklerimizin şekillendirdiği bir harita üzerinde yaparız. Kadın, erkek, LGBTİ+, engelli, göçmen… Her biri için “hayal” kavramı farklı bir yankı taşır.

Bir kadının hayali, bazen kendi sesiyle konuşabilmek olur;

bir erkeğin hayali, duygularını saklamak zorunda kalmadan yaşayabilmektir.

Bir çocuğun hayali, büyümek olurken; bir yaşlınınki yeniden genç hissedebilmektir.

Toplumsal cinsiyet rolleri, hayallerin yönünü de biçimlendirir. Kadınlar, genellikle empati ve ilişkisel bağlar üzerinden kurdukları hayallerle dünyayı onarmayı hayal ederler. Bir kadının hayali çoğu zaman sadece kendisi için değil, başkaları içindir: çocukları, ailesi, hatta tanımadığı kadınlar için…

Erkeklerin hayalleri ise genellikle çözüm odaklıdır. Onlar dünyayı “düzeltmeyi” ister, mantıkla, stratejiyle hareket ederler. Ama çoğu zaman onlara öğretilen bu “mantık” maskesinin ardında, duyulmak isteyen duygusal bir yan da vardır.

Çeşitliliğin İçinde Hayal Etmek

Bir toplumun gelişmişliği, bireylerinin hayal kurma özgürlüğüyle ölçülür derler.

Farklı kimliklerin, inançların, renklerin, dillerin bir arada var olabildiği bir dünyada hayaller daha cesur olur. Çünkü kimse hayal kurduğu için dışlanmaz, kimliğinden ötürü küçümsenmez.

Çeşitlilik, hayalin en verimli toprağıdır.

Bir göçmenin hayali “ait hissetmek”, bir engellinin hayali “ulaşabilmek”, bir gencin hayali “kendini ifade edebilmek”tir.

İşte bu yüzden hayal kurmak, aynı zamanda bir sosyal adalet meselesidir. Çünkü herkesin eşit biçimde hayal kurabildiği bir dünya, daha adil bir dünyadır.

Hayalin Dili: Empati ve Analiz

Kadınların duygusal zekâsı, empati gücü, hayallere sıcaklık katar. Onlar, bir hikâyenin içine kalpleriyle girerler; bir başkasının acısını, sevincini, korkusunu hissederler.

Erkekler ise analitik bir gözle bakar hayale; onu bir hedef, bir plan, bir stratejiye dönüştürürler.

İkisi birleştiğinde, hayal hem duygusal hem rasyonel bir dengeye kavuşur.

İşte bu denge, toplumun da ihtiyacı olan şeydir: duyguyla düşünen, akılla hisseden bir insanlık.

Hayallerin Sosyal Adaletle Dansı

Hayal kurmak, bir yönüyle direnmek demektir.

Kadınlar, susturuldukça daha çok hayal kurar;

yoksullar, dışlanmışlar, görünmeyenler, seslerini hayallerinde yükseltir.

Bir toplumda adalet varsa, insanlar korkmadan hayal eder.

Yoksa, hayal bile bazen bir ayrıcalığa dönüşür.

Belki de hayal kurmak, bir eşitlik çağrısıdır.

“Ben de varım” demenin en sessiz ama en güçlü hâlidir.

Bir kız çocuğu doktor olmayı hayal ederken, bir oğlan çocuğu ağlamaktan utanmamayı hayal eder.

Ve her ikisi de insan olmanın hakikatine yaklaşır.

Düşün: Senin Hayalin Kimin İçin?

Şimdi kendine bir soru sor: Senin hayalin sadece senin için mi, yoksa başkaları için de mi?

Toplum olarak daha empatik, daha adil, daha kapsayıcı bir gelecek hayal edebilir miyiz?

Kadınların duygusal sezgisiyle, erkeklerin analitik gücünü buluşturduğumuzda neler değişir?

Belki de asıl mesele, “hayal kurmak” değil; kiminle ve nasıl hayal ettiğimizdir.

Çünkü hayaller paylaşıldıkça büyür, çoğaldıkça güçlenir.

Ve bir gün, birinin hayali hepimizin gerçeği olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbet yeni adresiprop money